Dr. Sabir Askeroğlu
İran Araştırmaları Merkezi (İRAM)
2011’de Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da sosyo-ekonomik sorunlar nedeniyle ortaya çıkan ve “Arap Baharı” adıyla tanımlanan halk ayaklanmaları, bazı ülkelerde günümüze kadar devam eden iç savaşa dönüştü. Bu süreçten en fazla etkilenen ülkelerden biri de Suriye oldu. Bu zaman dilimi içerisinde Suriye’de birçok şey değişime uğradı. Ülkenin demografik, ekonomik ve siyasi yapısı tahrip oldu. Hükûmet karşıtı protestolar olarak başlayan olaylar küresel güvenlik boyutu kazanarak küresel ve bölgesel güçlerin mücadele alanına dönüştü. Bu anlamda Suriye sorununa müdahil olan aktörlerin sayıları değiştiği gibi çıkarları ve birbirleriyle olan ilişkileri de ciddi değişimler yaşadı.
Dış Güçlerin Vekil Gücü: Şam Yönetimi
Hükûmet karşıtı olarak başlayan gösteriler zamanla iç savaşa dönüştü. 2011’de başlayan silahlı mücadele hükûmet güçleri ile Özgür Suriye Ordusu arasındaydı. Bir iç savaşa dönen bu duruma 2013’ten itibaren dış güçler de müdahil olmaya başladı. Bu süreçte 2013’te iki önemli gelişme yaşandı. Muhalefet karşısında düşme riskiyle karşı karşıya kalan Şam yönetimine İran, radikal Şii örgütü Hizbullah üzerinden destek çıktı. Şam yönetimi bu sayede direnme gücü kazandı. İkinci bir gelişme ise Irak’ta faaliyet gösteren el-Kaide’nin Suriye’ye doğru yayılmaya başlamasıydı. Kendisini “Irak-Şam İslam Devleti (DEAŞ)” olarak tanımlayan örgüt, Suriye’nin Rakka şehrini başkent ilan etti. DEAŞ’a karşı mücadelede yetersiz kalan Şam yönetimi İran’ın desteğiyle kuzey bölgelerini PYD’ye bıraktı. Böylece DEAŞ’a karşı mücadelede PYD Batılı güçlerin bölgedeki önemli müttefiki hâline geldi.
Ülkenin kontrolünü tamamen kaybederek ikinci kez düşme noktasına gelen Şam yönetimine bu sefer Rusya yardım etti. 2015’teki Rusya müdahalesi Şam rejiminin ömrünü bir kez daha uzattı. İran ve ardından Rusya müdahaleleri Şam yönetiminin dış destek olmadan ayakta kalamayacağını gösterdi. Ayrıca Şam rejimi bu vesileyle İran ve Rusya’nın kontrolüne girmiş oldu. Şam’ın tek avantajı İran ile Rusya arasında bir denge ilişkisi kurma imkânına sahip olmasıydı. Rusya ile İran’ın Şam üzerinde yürüttükleri mücadele Esed’in önemini artırdı ancak yönetimle ilgili kararlar Moskova ve Tahran’dan alınmaya başlandı. Tamamen iki ülkenin güdümüne giren yönetim bir anlamda bu ülkelerin vekil gücü hâline geldi. Rusya ve İran’ın politik aracı durumuna düştü.
Küresel Gücün İkilemi: ABD
Suriye iç savaşına müdahil olan bir başka aktör de ABD’dir. 2011’de Libya’ya NATO çerçevesinde müdahale eden ABD, Suriye’ye karşı askerî güç kullanmaktan kaçındı. Muhalefet desteklese de Suriye’ye olası askerî bir müdahale diplomatik çözüm taraftarı olan Obama’nın politikalarıyla örtüşmüyordu. Fakat ABD’nin Rusya’yla yaptığı görüşmeler Şam yönetimini kimyasal silahlardan arındırması dışında bir başarıya ulaşamadı. Ancak DEAŞ’ın 2014’teki “hilafet” ilanı ABD’nin Suriye’ye müdahalesini tetikledi. Artık Obama’nın Suriye’deki hedefi yönetim değişikliği değil terörizmle mücadeleydi. Nitekim ABD, sınırlı sayıdaki hava kuvvetleriyle Koalisyon Güçleri’ne önderlik etti. Suriye muhalefetine olan desteğini geri çeken Obama, DEAŞ’la mücadelede kara operasyonlarında yer alacak olan PYD’yi desteklemeye başladı. ABD zaman zaman Şam rejimine hava operasyonları düzenlemiş olsa da Suriye’deki faaliyetlerini Fırat’ın doğusuyla sınırlı tutmaya çalıştı. Aynı zamanda Rusya ve İran’ın da Fırat’ın doğusuna geçmesini engelledi.
Donald Trump ABD başkanı seçildikten sonra Amerikan birliklerini Suriye’den çekmek istediyse de bu amacını gerçekleştiremedi. Bu durumun tek istisnası ise 2019’da Türkiye ve Rusya’yla yapılan anlaşmayla Suriye’nin kuzey kesimlerinden çekilmesi oldu. PYD nedeniyle Türkiye’yle ciddi sorunlar yaşayan ABD, İdlib konusunda Ankara’yla dayanışmasını sürdürdü. ABD’nin Suriye’deki öncelikleri; ülkede İran’ın hâkim güç olmasını engellemek, Rusya’yı Fırat’ın batısında tutmak, PYD’yi korumak ve petrol alanlarını kontrol etmeye devam etmektir.
Yeniden Başa Dönen Aktör: Rusya
Suriye krizi başladığından bu yana Rusya’nın hedefleri önemli derecede değişime uğradı. Rusya Suriye iç savaşının ilk yıllarında Şam yönetimine uzaktan destek verirken rejimi ayakta tutabilmek için 2015’te askerî müdahalede bulundu. Rusya-İran-Şam üçlüsü Suriye’de önemli derecede alan kazanmaya başladı. Fakat savaşın uzaması Şam rejimini zayıflattı. Moskova’ya bağımlılığını artırdığı gibi Rusya’nın yükünü de artırdı. Rusya’nın bir diğer amacı ise Suriye krizi üzerinden ABD’yle iş birliği yapmaktı. Şam rejimini ve muhalifleri masaya oturtarak Amerika’yla beraber garantör ülke olmak istedi. Cenevre Görüşmeleri tekrar başlatıldı. Fakat ABD Suriye politikasını Fırat’ın doğusuyla sınırlı tutmak istediği için Rusya’nın beklentisi gerçekleşmedi.
Bu gelişmelerin yanı sıra 24 Kasım 2015’te Türkiye tarafından düşürülen Rus savaş uçağı, Rusya’nın prestijini zedeleyerek politikalarını değiştirmeye zorladı. Suriye iç savaşında yalnızlaşmaya başladığını gören Rusya yeni ortaklar bulmaya çalıştı. Türkiye’yle bozulan ilişkilerini tekrar düzeltmek için arayışa girdi. Astana Süreci bunu sağladı. Rusya ayrıca Türkiye’yle iş birliği karşılığında PYD’yle ilişkilerini azaltmak durumunda kaldı ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzey bölgelerinde operasyon düzenlemesi için Türkiye’yle iş birliği yaptı. İdlib Türkiye’nin kontrolüne bırakıldı. Türkiye ve ABD’yle sağlanan iş birliği sayesinde ilk defa Rusya Fırat’ın doğusuna geçebildi. 2020’ye gelindiğinde ise İdlib krizi tekrar patlak verdi ve Türkiye’yle savaş eşiğine gelen Rusya, 5 Mart’ta Moskova’da Türkiye’yle savaşmak istemediğini gösterdi.
Rusya son İdlib kriziyle diplomatik başarılarından biri olarak görülen Astana Süreci’ni riske attı. Bu durum Türkiye’yle güven sorununun tekrar tırmanmasına yol açtı. Sonuçta Şam rejimi ayakta kalmaya devam etse de Rusya bundan siyasi bir çıkar sağlayamadı. Uluslararası ortamda tekrar yalnızlaştı.
Suriye Krizinin Kaybedeni: İran
Şam yönetiminin garantör ülkesi olan İran, savaşın başlamasından itibaren bugüne kadar kayda değer bir siyasi kazanım elde edemedi. Rusya’nın müdahalesi Suriye iç savaşında önemli destek sağladı. Fakat aynı zamanda Şam üzerinde Moskova’nın etkisini artırdı. Rusya, Suriye’de İran’ın rakibi hâline geldi. Rusya 2016’da İsrail’le yaptığı anlaşma sonucu, Suriye’deki İran güçlerinin İsrail Hava Kuvvetleri tarafından bombalanmasına göz yumdu ve İran’ı Suriye’nin güney bölgelerinde İsrail’in saldırılarına karşı yalnız bıraktı.
İran’ın uluslararası anlamda en büyük kazanımı Astana Süreci’ne dâhil edilmesiydi. Garantör ülke statüsünü elde etmesi ülkeye prestij kazandırdı. Uluslararası güvenlik sorunlarının çözümünde rol üstlenen ülke konumuna geldi. Fakat İran’ın garantörlük politikaları sadece diğer garantör ülkeler olan Türkiye ile Rusya tarafından ciddiye alındı.
Son durumda İran, kontrol ettiği 80-90 bine yakın Şii milisiyle Suriye sahasında önemli aktör konumundadır. Bu silahlı milisler sayesinde Suriye’deki güçler dengesini değiştirme olanağına sahiptir. Rusya’nın İran’la iş birliğini korumaya çalışmasının nedenlerinden biri de budur. Diğer taraftan uluslararası alanda Suriye’deki faaliyetleri sorgulanan İran’ın kendisi hedef hâline gelmiş durumdadır. Ne ABD ne İsrail ne de Arap ülkeleri İran’ın uzun vadede Suriye’de etkili bir aktör olarak kalmasından yanadır. Rusya da İran’ın Suriye’de etkin güç hâline gelmesini istememektedir. Suriye siyasetinde İran, Şam yönetiminin ayakta kalması dışında ciddi bir siyasi çıkar elde edemedi. Savaşın ekonomik maliyeti de İran için ağır oldu.
Suriye’nin Güney Komşusu: İsrail
Suriye krizine dâhil olan aktörlerden biri de İsrail’dir. Kriz başladığı ilk yıllarda sorunlardan uzak durmaya çalışan İsrail, İran’ın Suriye iç savaşına müdahalesinden sonra tutumunu değiştirdi. Rusya’nın müdahalesinin ardından Rusya-İran-Şam üçlüsünün alan kazanmaya başlaması ve İsrail’in sınırlarına doğru ilerlemesi İsrail açısından güvenlik tehdidini artırdı.
İsrail’in Suriye iç savaşında öncelikli hedefi İran tehdidini bertaraf etmek, başta Hizbullah olmak üzere İran’a bağlı silahlı milisleri kendi sınırlarından uzak tutmak ve İran’ın Suriye’de kalıcı olmasının önüne geçmektir. Bu bağlamda İsrail’in, Rusya’nın Suriye’deki müttefiki İran’a yönelik hava saldırıları mücadele taktiğini oluşturdu. 2016’de Rusya ile yaptığı gizli anlaşmayla İran’la mücadelesinde Moskova’nın tarafsız kalmasını sağladı. Ayrıca Rusya-ABD-Ürdün arasında 2017’de yapılan mutabakatla Rusya güney çatışmasızlık bölgesinde İsrail’in güvenlik garantörlüğünü üstlenen ülkelerden biri oldu. Rusya-İran-Şam üçlüsünün bu bölgelerden muhalifleri temizlemelerinden sonra Rusya, İran’ı İsrail sınırından uzaklaştırma görevini de üstlendi. Suriye’de İran’la mücadele konusunda İsrail, yakın müttefiki ABD ve Arap ülkelerinin de desteğini elde etmiş durumdadır.
İsrail için önemli gelişmelerden bir diğeri de fiilen İsrail işgali altında olan Golan Tepeleri’yle ilgilidir. Trump’ın uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak tanıması İsrail yönetimi için olumlu bir gelişme oldu. Fakat buna karşı çıkan devletlerin İsrail’e tepkisini de tırmandırdı. Uluslararası alanda ABD’ye olan saygınlığı azalttı.
Suriye iç savaşında orta vadede barışın sağlanması uzak bir ihtimaldir. Onuncu yılına giren iç savaşta aktörlerin sayısı değiştiği gibi bundan sonra da yeni aktörlerin Suriye krizine dâhil olması, bazılarının ise geri çekilmesi muhtemeldir. Aktörlerin çıkarları ve sahadaki güçleri değiştikçe Suriye iç savaşındaki rolleri de değişecektir.