Mustafa Çetin BAYDAR
Ben diyeyim otuz siz deyin kırk yıl öncesi Erzurum’unun “Halıcılık Enstütüsü” adıyla bilinen mevkideyiz.
Diğer adıyla “Sıtkıbey Konağı”nda (!)
Burada nice lezzetli ve muhabbetli sohbetler icra edildi. Ama bunlardan hiç biri Şuşa’lı Baba Bey ile onun aziz dostu Gulu Emmi’nin naklettikleri kadar bende derin iz bırakmamıştı.
Biz Erzurumlular için Aras ırmağının bizden ötede kalan ucu, bir efsane yumağıdır.
Baba Bey ve Gulu Emmi, ayağımıza kadar gelerek bu efsane coğrafyamızın “burnumuzun dibinde yaşayan bir gerçek olduğunu” bizlere öğrettiler.
Baba Bey bir Azeri sığınmacıydı.
Rus ihtilali sırasında Azerbaycan’da kurulan milli hükümetin bakanlarından biri olduğunu, ona derin bir saygı ile bağlı olan Gulu Emmi, birer birer kulaklarımıza fısıldamıştı.
Bu ikili hangi vesileyle sohbet halkamıza dahil olmuşlardı bu gün çıkaramıyorum. Ama sebep ne olursa olsun bu güzel insanlarla tanışmamız hayatımızın en güzel tesadüflerinden biriydi. Düzgün kameti, heybetli sakalı ve derin bakışları ile Baba bey hiç konuşmadığı anlarda dahi çevresini etkiliyordu. Onun bir istiklal savaşçısı olduğunu anlamak için birkaç cümlesini dinlemek, yahut üzerinde taşıdığı harp yaralarından geriye kalmış izleri görmek yetiyordu. Ayrıca Baba Beyin şahsında bir Sünni Azeri’yi tanımış olmak da hoşumuza gidiyordu. Şuşa’nın dağlarından, Karabağın şadlık günlerinden bahsederken o hüzünlendikçe bizler de hüzünleniyor, hiç tanımadığımız toprakların daüssılası bizi çepeçevre kuşatıyordu. Aradan yıllar geçti Allah Azerbaycan’a gitmeyi nasip etli; aklımın bir köşesinde Baba Bey hatırası olarak duran Şuşa, o tarihte Ermeni istilacıların kanlı işgalini yaşıyordu. Şirvanşahlar Sarayının Bakü’deki kalıntıları arasında dolaşırken boynu bükük Şuşa’yı düşünüp, Baba Bey’e uzaktan olsun fatihalar gönderdiğimi hatırlıyorum.
Ancak kim derdi ki “Bir gün gelecek Şuşa kurtaracak, Şuşa’da ezan sesleri yankılanacak.?”
Şükürler olsun Azeri yiğitleri bu güzel şehrin semalarında 8 Kasım 2020’den itibaren Azerbaycan Bayrağını dalgalandırmaya başladılar.
Bu satırları, ABD seçimlerine odaklanmış bir dünyayı, elimin tersi ile iterek yazıyorum.
Figüranlıktan öte bir rol düşmeyen bu dünyadan bize ne?
Evet! Bize aksiyon gerek.
Şuşa’nın Kurtuluşu edilgenliğe son verilip, etken oluşun ta kendisidir.
Hocalı’nın Hankenti’nin ve diğerlerinin; hasılı, Karabağın, topyekun kurtulduğunu Yüce Rabbimizin bizlere göstermesi niyazıyla.