Türk Dünyasının Bilge Devlet Adamı Nursultan Nazarbayev ve Bağımsızlığının 27. Yılında Kazakistan

Hikmet EREN 
Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği (EkoAvrasya)
Yönetim Kurulu Başkanı 
Avrasya’da 1990’lı yıllardaki siyasi gelişmeler, dünya tarihinin akışını değiştiren uluslararası ve köklü siyasal değişimlere sahne olmuştur. 1917 Ekim Devrimi ile kurulan Sovyetler Birliği sömürgelerinin, yirminci yüzyılın sonuna doğru siyasi ve idari birlikten, sosyalist rejim ve komünist ekonomi sisteminden ayrılma kararı, 1991’de M. Gorbaçov tarafından Bağımsız Devletler Topluluğu adı ile kurulan yeni federasyonun statüsü ile birlikte dünyaya ilan edilmişti. 1985-1990 yılları arasındaki bu çöküş ve parçalanmanın adı yeniden yapılanma Perestroyka ve Glastnost olarak ifade edilen açıklık şeffaflık bildirgesi de,  tarihi ömrünü tamamlamış olan SSCB bünyesindeki 15 cumhuriyeti, bağımsızlık yolundan geri döndürmeye yetmemiştir.
SSCB sömürgesi olan ve özerk cumhuriyet olarak adlandırılan sömürge milletler arasında, başlangıcından günümüze tarihi birliğimizin, gönül ve kültür bağımızın koparılamadığı, ancak uluslararası siyasetin ve demir perde rejiminin yaklaşık 70 yıl ayrı bıraktığı kardeş Türk cumhuriyetleri ve toplulukları da vardı. Avrasya’da tarihin akışını değiştiren bu gelişmeler, dünyada olduğundan çok daha fazla bir coşku ve sevinci, Türkiye Cumhuriyeti milletine yaşattı. Çünkü uzun hasret dönemi bitiyor, soydaşlarımız hakları olan bağımsız devletlerine yeniden kavuşuyorlardı. Doğu Türkistan olarak bilinen Orta Asya Türklüğü ile Batı Türkistan olarak anılan Türkiye ve batı Türklüğü arasındaki köklü ve sağlam köprülere ulaşacak olan yollar yeniden kurulurken, bir ülke ve o ülkenin lideri tüm dünyanın dikkatini çekmekteydi.
O ülke; kuzeybatı ve kuzeyde Rusya, doğuda Çin, güneyde Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Aral Denizi’ne ulaşan ve Hazar Denizi uzantısı ise güneybatı Türklüğüne bağlanan Kazakistan. Ve o ülkenin lideri, kadim Türk medeniyetini bilen ve geleceği Türk birliği ülküsü üzerine inşa etme bilinci ile Avrasya’da yeni büyük dengelerin kuruculuğunu yapan Nursultan Nazarbayev. 2.724.900 km² yüzölçümü ile dünyanın 9. en büyük ülkesi olan Kazakistan;  dirayetli, üstün siyasi akıl gücüne sahip ve uluslararası ilişkilerde bölgesel güç olma stratejilerini başarıyla uygulayan, çağdaşlığı ve demokrasiyi özümsemiş bir lidere sahip. 16 Aralık 1991 tarihinde bağımsız ve egemen bir devlet olarak Kazakistan’ı ilk tanıyan ülke, Türkiye olmuştur.  Türkiye; Kazakistan ile ekonomik, sosyal, bilimsel, kültürel ve siyasi alandaki ikili ilişkilerini çok yönlü ve hızlı geliştirmiştir. Türkiye ve Kazakistan işbirlikleri Avrasya’da örnek gösterilecek düzeye ulaşmıştır. İşte bu münasebetlerin Kazakistan’daki mimarı, özlenen ve mutlaka günün birinde gerçekleşeceğine inandığımız ‘Türk Birliği’ fikrinin inançlı savunucusu, Türk dünyasının bilge lideri Nursultan Nazarbayev’in Türkiye ile Kazakistan arasında kurulan ve hızla gelişen çok yönlü ortak hedef politikaları her türlü takdirin üzerinde düşünülmektedir. Nazarbayev, zengin kaynakları ve geniş toprakları olan ülkesini, derin devlet adamlığı birikimiyle Asya’nın en hızlı gelişen ülkelerinden biri yapmıştır. Özellikle enerji rezerv kapasitesi ve büyük yatırım ve işletme ortaklıkları ile Kazakistan, dünyanın yeni enerji merkez gücü olarak çok hızlı büyümektedir.
Nazarbayev; devletin toplumu ile barış ve uyum içinde yaşatılmasını, halkın refah seviyesinin ve yaşam kalitesinin artırılmasını ve Orta Asya Türklüğünün Avrasya ekonomileri ile entegrasyonunu, Avrasya ülkeleri arasındaki siyasi süreçlere ortak karar alıcı ve karar verici statü ile ulaşılmasını, üstün liderlik yeteneği ile başarmış bir devlet adamıdır. SSCB sömürge yapısının hantal ve yenilenmesi mümkün olmayan yapılarından büyük oranda ülkesini kurtarmış, bilgi tolumu ve ileri teknoloji gibi tüm alanlarda kalkına stratejilerinde insan gücünü oluşturma çabasını sürekli genişleterek tabana yaymış, ülkesinin küresel ekonomik güç dengeleri arasında yer almasını başarmıştır. Günümüzde planlı kalkınma atılımlarını üstün liderlik yeteneği ile yönetmekte olan Nursultan Nazarbayev, Türk Cumhuriyetlerinin de doğal lideri olarak kabul edilmektedir.
Kazakistan, bağımsızlığın ilanından itibaren büyük reformlar yaparak siyasi ve ekonomik köklü değişimler geçirmiştir. Bu değişimlerden birisi de 1997’de Astana’nın  (Akmola) başkent olarak yeniden inşasıdır. Ülkenin en yüksek nüfusuna sahip Almatı’dan taşınarak Kazakistan’a yakışır yeni bir başkent kurulması, ülke adına çok büyük bir ilerleme ve yenileşme başarısı olarak görülmektedir. Yalnızca Kazakistan’ın değil,  dünya lideri özelliği çok yüksek olan Nursultan Nazarbayev, özellikle doksanlı yıllardaki çalkantılı dönemlerden engin siyasi ve politik dehası sayesinde Astana’yı başkent ilan ederek, Kuzey Kazakistan’ın Rusya’ya verilmesi söylemlerini, Rusya’nın buna benzer haksız ve dayanaksız taleplerini, kendine özgü müthiş bir ince diplomasiyle kesmiştir. İlk yıllarda Astana’nın altyapı ve barınma meselelerinin çözümüne çalışılmış ve kısa zamanda Türk işadamlarının da katkısıyla Başkent Astana, dünyanın en çağdaş ve çekiciliğine sahip olağanüstü alt ve üst yapısı ile dünya metropolleri arasına girmiştir.
Nursultan Nazarbayev’in uluslararası politikadaki uzlaştırıcı ve barışçı politikası, zaman içinde uluslararası ilişkilerde belirgin ve etkili diplomasi başarılarına imkân vermiştir. Bu yönü ile Nursultan Nazarbayev, evrensel barışın ve hukukun üstünlüğü alanında tartışmasız dünya lideridir. Onun liderliğinde, dünyadaki uluslararası sorunlara çözüm üretilmekte ve ülkeler arasındaki krizlere çözüm merkezi olarak Kazakistan tercih edilmektedir. Bu tercihin temel nedeni, Nursultan Nazarbayev’in tarafsızlığı ve ülkesi Kazakistan’ın küresel gücüdür.
Özellikle Suriye iç savaşının ardından batı ittifakı ülkeler ile Suriye, İran, Rusya ve Çin’in Birleşmiş Milletlerde görüşülecek çözüm süreci çalışmalarına Kazakistan’ın ev sahipliği yapıyor olması, uluslararası alanda Türk dünyasını ve Müslüman milletleri temsil kapasitesini belirginleştirmiştir. Suriye krizinin aşılmasına yönelik olarak dünya liderlerinin katıldığı ‘Astana Süreci’ Kazakistan’ın uluslararası bir aktör haline geldiğinin göstergesi olmuştur.
Nazarbayev’in reformcu kişiliği, kardeş Türk Cumhuriyetlerine yönelik ilgi ve birlikçi yaklaşımı, alfabe reformundaki kararlılığı, Latin alfabesi test uygulamalarının kamuda başlatılmış olması ve bu konuda eğitim ve bilim sektörlerine 2025’e kadar reform süresi tanımış olması, 21. yüzyılın Kazakistan’ın üstün gayreti ile ‘Türk dünyası birlik yüzyılı’ olabileceği düşüncesini desteklemektedir.
Nursultan Nazarbayev, ülkesinde ve dünyada insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanında da etkin bir liderdir. Hukuk ve siyaset konusunda pek çok ülkede nadir rastlanan bir yaklaşımla cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltması konusunda önemli kararların alınmasını sağlamıştır. Kazakistan’ı, bağımsızlığının ve egemenliğinin 27. yılında çağdaş bir devlet konumuna yükselten Nazarbayev,  demokratikleşme ve halkın iradesinin karar süreçlerine daha etkin ve somut uygulamalarla yansıtılması çabasına yönelik olarak ilan edilen 2030 ve 2050 kalkınma hedeflerinde topyekûn kalkınma modelini planlı kalkınma olarak uygulamaya koymuştur. Kazakistan’ın yakın gelecek stratejisinin uygulanmasında ve denetiminde, toplumsal bütünlüğe dayalı görev ve sorumluluğa odaklanmış Kazak halkı belirleyicidir. Nazarbayev’in ekonomik ve toplumsal kalkınma hedefleri uygulanabilir gerçekçi programlar olarak kabul edilmiştir. Kamu hizmetlerindeki yenileşmeler ile birlikte ülkenin kurumsal ekonomi politikasında; ulusal girişimciliğe kapsamlı destek sağlanması, ulusal ekonominin lider gücünün bilim ve teknoloji ile birleştirilmesi, sosyal politikalarda değişim ve gelişmelere dayalı yeni ilkelerin uygulanması, modern eğitim sisteminin geliştirilmesi, kamu personelinin çok dilli eğitime yönlendirilmesi, mesleklerdeki insan gücünün yeniden çağdaş eğitim formatında eğitilmesi, devlet demokrasisinin ve kalkınmasının daha da güçlü zemine yayılması, tutarlı ve öngörülebilir dış politika ile ulusal, bölgesel ve küresel güvenliğin güçlendirilmesi, yurtseverlik, çok ulusluluk ve barış toplumu kültürünün toplum tabanına kazandırılması alanlarında devletin hangi program ve yatırımlara yönelmesi gerektiği programlaştırılmıştır. Bütün bu performansı ile Kazakistan’da ulusal güvenlik,  açık piyasa ekonomisi, sağlık, eğitim haklarını yükselten, hukukun üstünlüğüne bağlı refah toplumu ile eşit yurttaşlık haklarının evrensel yüksek değerlere ulaşmasını öngören Strateji-2030 kapsamında, devletin üretmesi gereken ana görevler benimsenerek kabul edilmiştir.
Kazakistan’ı, hem Türk dünyasının lider ülkesi hem de Türk cumhuriyetlerinin Avrasya’daki en dinamik ve gelişime açık toplumu olarak geleceğe güvenle hazırlayan ülke yönetiminin lideri ve onun kadrosu 27 yılda çok büyük atılımlar ve reformlar yapmıştır. Bu gelişmeler gerçekten de çok büyük bir liderlik başarısıdır.
Türkiye’nin bidayetten beri arzuladığı bir ‘Türk Birliği’ kurulmasına yönelik ümit ve arzuların ise Nursultan Nazarbayev tarafından kurulan, Türk Dili Konuşan Ülkelerin İşbirliği Konseyi, 3 Ekim 2009’dan beri ortaklık görüşme ve çalışmalarını sürdürmektedir. Türk Akademisi ve diğer uluslararası Türk kurum ve kuruluşları, Nazarbayev’in çabaları ile gelecekteki ‘Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Birliği’nin Avrasya’daki temellerini atmaktadır. Bu yolda atılan önemli adımlar hiç kuşkusuz sürecin yavaşlığına rağmen bu ümidin korunmasını mümkün kılmaktadır. Şurası bir gerçektir ki, Türklüğe ait tarihi ve stratejik birikimi ile Orta Asya Türk cumhuriyetlerini de etkileyerek hızla gelişen Kazakistan, küresel rekabette Avrasya’da bir denge unsuru olarak çok yönlü politikaları uygulamakta üstün başarı göstermektedir.
Nazarbayev’in geleceğe dönük önemli yatırımları ile günü geldiğinde doğacak olan bu birliğin siyasi ve ekonomik bütünleşmeye evrilmesi daha kolay olabilecektir. Nazarbayev liderliğindeki Kazakistan’da kaydedilen gelişmeler ve Türk dünyası birlik ve bütünlüğünün yeni gücü Özbekistan ve Türkiye ekonomik işbirliği anlaşmaları, bu düşüncemizin güçlenmesi için yeterli somut kanıtları taşımaktadır.

Son Yazılar