Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’e transfer edilen silahların Soykırım Sözleşmesi veya savaş hukukuna ilişkin 1949 Cenevre Sözleşmelerini ihlal etmemesi noktasında Almanya’yı açıkça uyardı. Bonn Üniversitesi Uluslararası Hukuk Profesörü Prof. Dr. Stefan Talmon, Nikaragua’nın Almanya aleyhine Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açtığı davayı ve bu davanın İsrail’e karşı açılan soykırım davası üzerindeki etkisini kaleme aldı.
UAD, işgal altındaki Filistin toprakları ile ilgili bazı uluslararası yükümlülüklerin ihlal edildiği iddiasına ilişkin davada, 30 Nisan’da geçici tedbir kararını yayınladı. Nikaragua, Yargıç Awn Shawkat Al-Khasawneh’in ifadesiyle Gazze Şeridi’nde “yarı kıyamet boyutlarında süregelen bir insanlık trajedisine” dolaylı yoldan sebep olması nedeniyle Almanya’ya UAD’de dava açtı. Nikaragua Mahkeme’den, Almanya’nın “Gazze Şeridi’nde devam eden muhtemel soykırıma ve uluslararası insancıl hukukun diğer emredici normlarının ciddi ihlallerine katılımı” ile ilgili acilen geçici tedbirler kararı almasını talep etti.
Başlangıçta Nikaragua, özellikle Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkının haklarını korumak için 5 geçici tedbirin hayata geçirilmesini istemişti. Nikaragua, 8 Nisan’da yapılan sözlü duruşmalar sırasında bu talebini 3 tedbirle sınırlandırdı. Bunlardan ilki, Almanya’nın İsrail’e askeri teçhizat ve savaş silahları ihracatını, uluslararası insancıl hukukun ciddi ihlallerini veya soykırımı işlemek veya kolaylaştırmak için kullanılması durumunda askıya almasıdır. İkinci talep, Almanya tarafından İsrail’e teslim edilen askeri kalemlerin uluslararası insancıl hukukun ciddi ihlallerini veya soykırımı işlemek veya kolaylaştırmak için kullanılmamasının sağlaması şeklindeydi. Sonuncusu ise Almanya’nın Gazze’deki operasyonlarıyla ilgili olarak Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansına (UNRWA) desteğini ve finansmanını sürdürmesi talebidir. Almanya ise Mahkeme’den Nikaragua’nın geçici tedbir talebini reddetmesini ve yetkisizlik nedeniyle davayı genel dava listesinden çıkarmasını istedi.
Yargı yetkisi devam edecek
UAD Almanya’nın davayı listesinden çıkarma talebini “açıkça yargı yetkisi eksikliği” bulunmadığı için redetti. Bu da davanın devam edeceği anlamına geliyor. Ancak bir sonraki adımda Almanya’nın Mahkeme’nin yargı yetkisine ve Nikaragua’nın başvurusunun kabul edilebilirliğine ilişkin ön itirazlarda bulunması bekleniyor. Bu ihtimalde, esasa ilişkin yargılamalar askıya alınacak, yargı yetkisi ve kabul edilebilirlik konularında yeni bir sözlü duruşma yapılacaktır. Bu duruşma ise muhtemelen 2025 yılı sonundan önce yapılmayacaktır. Ancak Mahkeme Almanya’nın ön itirazlarını reddederse, dava esastan devam edecek ve en iyi senaryoda bile davada nihai karar 2027’den önce verilmeyecektir.
Ancak verilen kararda en dikkati çeken nokta, Mahkeme’nin herhangi bir geçici koruma tedbirine işaret etmeyi reddetmesi ve özellikle Almanya’nın İsrail’e savaş silahları ve diğer askeri teçhizat ihracatını askıya alması konusunda müdahale etmemesiydi. Neredeyse oybirliğiyle alınan kararda, 1’e karşı 15 oyla, “şu anda Mahkeme’ye sunulduğu şekliyle koşulların geçici tedbirler alınmasını gerektirecek nitelikte olmadığı” sonucuna varıldı. Karara sadece Nikaragua tarafından atanan ad-hoc yargıç Al-Khasawneh muhalefet etti. Medyada bu karar Almanya için bir zafer olarak yorumlandı. Almanya’nın bu kararla İsrail’e silah sevkiyatına devam edebileceği söylendi.
Karar gerçekten böyle mi diyor?
Mahkeme’nin geçici tedbir kararı birkaç açıdan sıra dışıdır. Öncelikle şimdiye kadar ki en kısa kararlardan biridir. Asıl karar 2 sayfadan daha az. Ayrıca bu karar, herhangi bir uygun hukuki gerekçe sunmadan geçici tedbirlerin hayata geçirilmesi için gereken şartları ortaya koymadı. Bunun yerine basitçe “Taraflarca sunulan olgusal bilgiler ve hukuki argümanlara dayanarak mevcut koşulların geçici tedbirler alınmasını gerektirecek nitelikte olmadığını” belirtti. Kararın ve beyanların yanı sıra yargıçların muhalif görüşlerden olması, Mahkeme’nin neden geçici tedbirlere işaret etmediğini gösteriyor.
Almanya’nın sözlü duruşmalar sırasında en az 9 kez açıkça atıfta bulunarak yaptığı açıklamalar ışığında Mahkeme, nihai kararı vermeden önce Almanya’nın tutumunun telafisi mümkün olmayan bir zarara yol açacağına dair gerçek ve yakın bir risk bulunmadığını değerlendirdi. Almanya, silah ihracatına ilişkin titiz iç hukuk çerçevesinin, bu davada söz konusu olan haklara halel gelme riskini önlemek için yeterli olduğunu belirtti. Almanya ayrıca, Kasım 2023’ten bu yana İsrail’e yapılan askeri yardımın değeri, içeriği ve hacmindeki önemli düşüşün de kanıtladığı gibi, iç hukuk çerçevesinin uygulamada düzgün bir şekilde işlediğini belirtti. Sonuç olarak, mahkeme tarafından ciddi uluslararası insancıl hukuk ihlalleri veya soykırım işlemek için kullanılabilecek hiçbir silah veya diğer askeri teçhizat ihraç edilmediği için geçici tedbirlere gerek duyulmadığı ifade edildi.
Mahkeme, İsrail’e transfer edilen silahların Soykırım Sözleşmesi veya savaş hukukuna ilişkin 1949 Cenevre Sözleşmelerini ihlal etmemesi noktasında Almanya’yı ve diğer tüm devletleri açıkça uyardı. Almanya ise gerekli özeni gösterme yükümlülüğüne tabi olacağını ifade etti. Mahkeme, şu anda koşulların geçici tedbirlerin belirtilmesini gerektirmediğini açıkça vurgulayarak Almanya’nın İsrail’e Soykırım Sözleşmesi veya uluslararası insancıl hukukun ciddi ihlallerini işlemek veya kolaylaştırmak için kullanılabilecek silah ve diğer askeri teçhizat ihracatına devam etmesi halinde bu tür tedbirleri uygulamaya koymaya hazır olduğunu da gösterdi.
Mütercim: Afra Betül Özdemir
Prof. Dr. Stefan Talmon
Bonn Üniversitesi Uluslararası Hukuk Öğretim Üyesi